14 Ağustos 2017 Pazartesi

The Last Princess


Merhabalar!

Bugün biraz nostalji yapayım ve bir Kore filminden bahsedeyim dedim. Filmimiz; The Last Pincess ya da Deokhye-ongju (덕혜옹주). Açıkçası filmi çıktığı zamanlar duymuş; ancak izlememiştim. Geçenlerde legal bir online film / dizi izleme platformunda denk geldim (pek memnun olmadığım için isim vermedim ^^) ve “Aaa, izleyeyim o zaman yahu” diyerek izledim.

Film, Kwon Bi-young’ın bestseller romanından uyarlama. IMDb’de biyografi, drama kategorilerine girmiş; iki saat yedi dakika uzunluğunda. Yönetmeni ise Hur Jin-ho. Başrolde canımız ciğerimiz Son Ye Jin var, Prenses Dokhye’nin gençliğini ise I Miss You’dan bildiğimiz Kim So-Hyun oynamış. Bu kız da hem Yoon Eun Hye’nin gençliğini oynadı hem de Son Ye Jin’in ve ilginç olan ikisine de benziyor (:

Filmin konusu şöyle: Joseon döneminin son prensesini tanıyoruz Yi Deok-Hye. Babası öldürüldükten bir süre sonra, Japon istilasının söz konusu olduğu dönemler tabii, zorla Japonya’ya götürlüyor. Orada yaşadığı sıkıntılardan tutun da, zorla evlendirilmesine, Kore’ye dönme çabalarından pek çok şeyi izliyoruz.

Film bir romandan uyarlama, yani kurgunun kurgusu. Haliyle film başlarken görülen pek çok şeyin doğru olmadığı da bize hatırlatılıyor. Gerçekten de öyle, Deokhye’yi araştıranlar gerçek olmayan kısımları da fark edeceklerdir. Bunun yanında –doğal olarak- yanlı kabul edilebilecek de bir film. Bu benim için sıkıntı değil, doğaldır bunlar. İnsan kendinden olanı işlerken her zaman biraz daha objektiflikten uzaklaşır, bu çok çok normal.



Filmi sevdim mi? Evet ancak rahatsız eden kısımları var. Sevmediğim yanları pek çok, ancak yine de film bittiğinde memnun olarak kapattım bilgisayarı. Peki sevmediğim yönleri neler?

Birincisi dönemin içine çekilemedim: Bir şeyler bana oldukça yapay geldi ve dönemin akışına kaptıramadım kendimi. Belki de bundan mütevellit pek çok yerde “bitse de gitsek” moduna girmedim değil. Filmin inandırıcılığı ve akışında bir sıkıntı vardı yani. Belki süresi biraz daha kısaltılsa böyle olmayacaktı, ya da daha doğal çekimler olsaydı, mekanlar biraz da inandırıcı hale getirilseydi yine bu sorun bu kadar göze çarpmazdı.

Haliyle birkaç doldurma sahneyi çıkartıp atmak istedim filmden. Bununla birlikte oldukça güçlü, göze çarpan sahnelerin olduğunu söylemem gerek. Hani, gayet epik, efektif, insanı duygulandıran sahneler de mevcut. İşte keşke sahneler arası böyle iniş çıkışlar olmasaydı da filmin geneli tansiyonu yüksek tutabilseydi daha iyi olurdu.

Bir de ben filmi daha felsefik ele alırlar diye düşünmüştüm - Hanedanın son kadınını işledikleri içini biraz da böyle farklı yerlere gider diye hayal etmiştim. Beklentimi de yüksek tutarak başladım filme anlayacağınız bu "hafif" memnuniyetsizlik biraz da benim suçum (:

Valla bu Capon'a da içim gitmedi değil. Coffee Prince'de de çok severdim kendisini Ay ne tatlış bir Japondun sen ya. İçim kan ağladı sana sayın yakışıklı Japon :') Biz de Matsumoto Jun'a falan yakşıklı derdik. Sen efsanesin, resmen hayallerimin Japon'usun (asdfghjk) Neyse ben yine cıvıdım, iyice likit kıvama geçmeden bu notu bitireyim. (**Aşağıda notun notuna bakmayı unutmayın, ehe!)


Tabii, hep hoşlanmadığım kısımları söyledim, şimdi de sevdiğim kısımları söyleyeyim: film aksıyor mu? Evet aksıyor – üst paragrafları buraya taşımama gerek yok, ancak vermek istediği mesajı da veriyor. Duygusal sahneler oldukça iyi, kıyafetleri de oldukça hoş buldum. Hatta Son Ye Jin’in giydiği birkaç kıyafeti “diktirilir mi ki bu ya :d” diye aklımdan geçirmedim değil.

Joseon Hanedan’lığını son dönemi güzel işlenmiş. Dönem filmi sevenlerin ve Kore’ye ilgi duyanların mutlaka bakacağı bir film olmuş. (Onlar zaten izlemişlerdir bile:d) Ancak Kore’ye ilgi duymuyorsanız da bakın derim. Batının dönem filmlerini büyük bir ilgiyle izleyen biri olarak söylüyorum, biraz da Asya’ya; bu konuda bilhassa Kore’ye göz atmak lazım.

Böyle işte. Ne kadar da uzun zaman olmuş Son Ye Jin’i izlemeyeli. Özlemişim valla <3<3<3


Giderayak notu: Yahu bu hatun estetik mi yaptırdı ben takip etmeyeli? Sanki ufaktan bir değişmiş.

Giderayak notu 2: Yukarıdaki nota (**) işareti koymuştum ona geliyorum (asdfghjk). Hayallerimin Japon'u diye övdüğüm adam orijinalde Capon değil tabii ki arkadaşlar manyak mısınız asdfghjkl. Kendisi has piremslerimizden biriydi, valla hatırlamadıysanız çok kırılırım. (Bkz: Coffee Prince) Yalnız kaşları aldırmayı bırakmış, çok iyi olmuş o. 

He, benim biloka çizgi romandan ötürü gelmiş, Kore'yle alakası olmayan okuyuculara takdim edeyim kendisini: 7 yaşına kadar Japonya'da büyümüş sonra Kore'ye dönmüş, Koreli tatlış bir modelimiz kendisi. (Bu yazı nereye gidiyor bilmiyorum ama fazlasıyla 2010 - 2012 koktu buralar ^^) İsmini de bırakıyorum hadi yine iyisiniz: Kim Jae Wook. Coffee Prince isimli güzeller güzeli, harika ötesi, muhteşem dizide oynamıştı zamanında. Kendisi dizide yan roldü ancak ben yine de Coffee Prince'i izlemenizi öneririm ^^

Notlardan ayrı bir post olurdu yahu, neyse ben gidiyorum. Hadi sağlıcakla kalınız. 

Ende. 
Hatcik.


Share:

2 yorum:

Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^